Ege’nin en zarif tatil beldelerinden biri olan Çeşme, yalnızca masmavi denizi ve rüzgârı ile değil, zengin tarihiyle de büyüler. Antik çağlardan günümüze uzanan bu eşsiz kıyı kasabası, yüzyıllardır birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır.
Çeşme’nin tarihi, İyonlar dönemine kadar uzanır. O dönemde “Cyssus” adıyla anılan bu bölge, Efes gibi önemli İyon kentlerine komşuydu. MÖ 7. yüzyıldan itibaren bir liman kenti olarak gelişen Çeşme, deniz ticaretinde kilit rol oynamıştır. Persler, Makedonlar, Romalılar ve Bizanslılar gibi birçok büyük imparatorluğun ilgisini çeken bu kıyılar, jeopolitik önemi nedeniyle tarih boyunca el değiştirmiştir.
Türk hâkimiyeti altına ilk olarak Aydınoğulları Beyliği döneminde giren Çeşme, 14. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nun kontrolüne geçmiştir. 16. yüzyılda yapılan Çeşme Kalesi, Kanuni Sultan Süleyman döneminde inşa edilmiş ve bölgenin güvenliğini sağlamak için önemli bir savunma noktası olmuştur. Kale, bugün hâlâ ayakta durmakta ve ziyaretçilerine geçmişin izlerini sunmaktadır.


1770 Çeşme Deniz Muharebesi, bölge tarihinin en çarpıcı olaylarından biridir. Osmanlı donanması ile Rus donanması arasında gerçekleşen bu büyük savaş, Çeşme Limanı’nın tarihine damga vurmuştur.
Zaman içinde ticaret merkezi kimliğini kaybeden Çeşme, 20. yüzyıl itibarıyla bir turizm merkezi olarak yeniden doğmuştur. Sıcak iklimi, termal suları ve doğal güzellikleriyle dikkat çeken belde, bugün hem yerli hem de yabancı ziyaretçilerin gözdesi hâline gelmiştir.
Casa Olea’nın bulunduğu bu topraklar, geçmişin sessiz tanığıdır. Her taşında, her rüzgârında tarih fısıldar. Çeşme’nin zarif sokaklarında dolaşırken, bu kadim kültürün izlerini takip etmek mümkündür.